Marilyn Monroe, Hollywood’un en büyük ikonlarından biri olarak kabul edilir. Güzelliği, yeteneği ve gizemli hayatı, ölümünden yıllar sonra bile hâlâ büyük bir merak konusu olmaya devam ediyor. 5 Ağustos 1962’de Los Angeles’taki evinde ölü bulunan Monroe’nun ölüm nedeni resmi olarak ‘muhtemel intihar’ olarak açıklansa da, arkasındaki sır perdesi hâlâ aralanmadı. Bu yazıda, Monroe’nun hayatına ve ölümüne dair bilinenleri ve bilinmeyenleri detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
Hollywood’un Yükselen Yıldızı
Norma Jeane Mortenson adıyla 1926 yılında dünyaya gelen Monroe, zorlu bir çocukluk dönemi geçirdi. Annesinin ruh sağlığı sorunları nedeniyle birçok farklı koruyucu aileyle yaşadı. Ancak içindeki yıldız olma isteği hiçbir zaman sönmedi. Modellik yaparak başladığı kariyerinde hızla yükselen Monroe, 1950’lerin en büyük sinema ikonlarından biri haline geldi. “Some Like It Hot”, “Gentlemen Prefer Blondes” ve “The Seven Year Itch” gibi filmlerle büyük başarı yakaladı.
Ancak şöhretin getirdiği parlaklık kadar, ağır bedelleri de vardı. Monroe, Hollywood’un o dönemki acımasız yapısı içerisinde ruhsal olarak yıpranmaya başladı. Stüdyo yöneticileri tarafından baskıya uğradı, özel hayatı sürekli mercek altındaydı ve kişisel sorunları gittikçe büyüyordu.
John F. Kennedy ve Robert Kennedy ile Olan İlişkileri
Monroe’nun en büyük gizemlerinden biri, dönemin en güçlü adamlarıyla olan ilişkileriydi. ABD Başkanı John F. Kennedy ve kardeşi Robert Kennedy ile olan yakınlığı, birçok komplo teorisinin temelini oluşturuyor. Monroe, 1962 yılında Madison Square Garden’da Kennedy’nin doğum günü için sahnede ‘Happy Birthday, Mr. President’ şarkısını seslendirdiğinde, bu ilişki kamuoyunda daha büyük yankı uyandırdı.
Bazı kaynaklara göre Monroe, Kennedy kardeşlerle olan ilişkisi nedeniyle devlet sırlarına vakıf olmuştu. Bu bilgileri sakladığı bir günlüğü olduğu ve bu günlüğün ölümünden sonra kaybolduğu iddia ediliyor. Bu nedenle Monroe’nun ölümü, sadece bir ‘ilaç aşırı dozu’ değil, bir susturma operasyonu olabilir mi?
Ölüm Gecesi: Resmi Rapor ve Şüpheli Ayrıntılar
Marilyn Monroe’nun ölüm raporuna göre, vücudunda aşırı miktarda barbitürat bulunuyordu. Ancak olay yerinde birçok tuhaf detay vardı:
- Monroe’nun bulunduğu odanın kapısı içeriden kilitli değildi, ancak olay yerine gelen doktorlar ve polisler kapıyı kırarak içeri girdiklerini söyledi.
- Telefon kayıtları ve olay yerindeki şahit ifadeleri çelişkiliydi. Monroe’nun ölü bulunduğu saatle ilgili net bir bilgi yoktu.
- Vücudunda iğne izleri olmamasına rağmen, yüksek dozda ilaç içtiği rapor edilmişti. Bu ilaçları içmesi mümkün müydü?
- Monroe’nun asistanı ve doktorları olay anında farklı beyanlarda bulundu. Gerçekten o gece ne yaşanmıştı?
Bu çelişkili bulgular, Monroe’nun ölümünün cinayet olabileceği ihtimalini güçlendiriyor. Bazı iddialara göre, Monroe o gece Robert Kennedy ile bir tartışma yaşamış ve ardından susturulmuştu. Ancak resmi makamlar bu iddiaları hiçbir zaman doğrulamadı.
Marilyn Monroe’nun Günlüğü ve Kayıp Notlar
Monroe’nun ölümünden sonra en büyük tartışmalardan biri, onun özel günlüğüydü. Monroe, hayatı boyunca kişisel düşüncelerini ve yaşadığı olayları detaylı olarak bir deftere kaydettiği biliniyor. Ancak ölümünden sonra bu günlük hiçbir zaman bulunamadı.
Eğer bu günlük gerçekten ortadan kaldırıldıysa, içinde ne tür bilgiler vardı? Monroe’nun hayatını sona erdiren sırlar mı barındırıyordu? Yoksa bu sadece bir şehir efsanesinden mi ibaretti?
FBI ve CIA Dosyaları: Devlet Monroe’yu Takip Ediyor Muydu?
FBI ve CIA’in Monroe’yu takip ettiğine dair birçok belge yıllar sonra ortaya çıktı. Monroe’nun sosyal çevresi, dönemin siyasi atmosferi ve Kennedy kardeşlerle olan ilişkisi nedeniyle istihbarat tarafından izleniyor olması mümkün müydü?
Yayımlanan bazı belgeler, Monroe’nun Sovyet bağlantıları olabileceğini ve dönemin Amerikan hükümeti için bir tehdit oluşturduğunu iddia ediyor. Ancak bu belgeler tam olarak doğrulanmadığı için hâlâ spekülasyon seviyesinde bulunuyor.
Monroe’nun Son Saatleri: Kimler Onun Yanındaydı?
Monroe’nun ölüm gecesinde yanında bulunan kişiler, olayın gidişatını belirleyen önemli unsurlar arasında yer alıyor. Asistanı Eunice Murray, doktoru Ralph Greenson ve psikiyatristi Hyman Engelberg, o gece Monroe’nun öldüğünü ilk fark eden kişilerdi. Ancak verdikleri ifadeler zaman içinde birçok kez değişti.
Örneğin, asistan Murray, başlangıçta Monroe’nun odasına sabah saatlerinde girdiğini ve onu yatakta hareketsiz bulduğunu söyledi. Ancak yıllar sonra, Monroe’nun ölümünü çok daha erken fark ettiğini ancak durumu yetkililere bildirmediğini itiraf etti. Bu tür çelişkiler, olayın arkasında daha büyük bir komplo olabileceği iddialarını güçlendirdi.
Monroe’nun Mirası ve Ölümünün Gölgesinde Kalanlar
Marilyn Monroe’nun ölümü hâlâ tam olarak çözülememiş olsa da, onun mirası ve ikonik statüsü hâlâ Hollywood’un en büyük simgelerinden biri olarak kalmaya devam ediyor. Güzelliği, yeteneği ve trajik ölümü, onun unutulmaz olmasını sağladı.
Ancak asıl soru şu: Monroe gerçekten bir intihar sonucu mu öldü, yoksa daha büyük bir komplonun kurbanı mı oldu? Şöhretin ve gücün kesiştiği noktada bir yıldızın karanlık sona sürüklenmesi, hâlâ en büyük Hollywood gizemlerinden biri olarak kabul ediliyor. Bu sır perdesi belki de hiçbir zaman tam olarak aralanmayacak.